Çocukluk Korkuları ve Kaygı Bozukluğu

Korku Nedir?

Genel bir bakışla korku; bir tehlike algısı ile başlayan, kaçma veya savaşma dürtüsü, hızlı kalp atışları, kaslarda gerginlik, v.b. belirtilerle yaşanan yoğun bir duygusal uyarılmışlık halidir.

Çocuk Niye Korkar?

Korku, çocuklarda oldukça sık rastlanan bir tepkidir. Çevresini tanımayan, etrafında olup bitenden bihaber küçük bir bebeğin, tanımadığı her şeyden korkması doğaldır. Büyüdükçe bu korkuların azalması beklenir. Çocuğun bilişsel gelişimi ve çevreyi tanıma oranının artması, korkulacak nesne ve durum sayısını azaltır. Nesneyi adlandırmayı öğrenir.

Ancak anne-babanın bazen de çevrenin yanlış tutumları, adeta korkuyu çocuklarına öğretmeleri nedeniyle bu geçici korkular uzun yıllar devam da edebilir. Toplumumuzda korkutma bir çeşit eğitim ve disiplin aracı olarak kullanılıyor. Her zaman korkunun nedenini bulmak mümkün olmayabilir.

Ebeveynde anksiyete bozukluğu olması çocukta görülme riskini 2-5 kat artırır. Duygu, düşünce ve davranışlarını aşırı kontrol etme, sürekli eleştirme gibi ebeveyn tutumları sebebiyle dış dünyadaki gerçeklerle yüzleşemeyen çocuklar, olaylar karşısında çözüm üretmekte zorlanır. Özgüven ve kaygı problemi yaşarlar.  Diğer taraftan kaygılı ebeveynleri model alan çocuklar, “Kaygılanmam gerek” mesajını alarak öğrenme yoluyla anksiyete geliştirirler.

Yaşlara Göre Ortaya çıkan Çocukluk Korkuları Nelerdir?

6 aydan itibaren bir bebek yabancı nesneler, yerler ve kişilere karşı korku geliştirebilmektedir. Birincil bakıcıları (genellikle anne ve baba) olmaksızın bebek farklı ortamlara tepkiler verir. Yeni tanıdığı, tanıştığı kişilere ağlayarak yaklaşır, anneyi arar. Bu doğal gelişim sürecinin bir sonucudur. Bebeğin çevreye olan ilgisi artmış ve tanıdık nesnelere tepki vermeye başlamıştır.

2 – 5 yaş arası çocuklar ebeveynden ayrılık ve terk edilme dışında farklı korkular da geliştirmeye başlamıştır. Bu korkular; çeşitli hayvanlar, yüksek ses ve karanlığa yöneliktir.

Gelişim dönemi korkularında anne babalara düşen görev bu korkuları doğal olarak algılamak ve bu korkulara odaklanmamaktır. Böyle olduğu takdirde çocuk anne babanın tepkilerinden korkuların yersiz olduğu mesajını alır. Tam tersi durumlarda ise, örneğin anne ve babaların bu korkulara odaklanması halinde, “birşey yok, eğer çok korkuyorsan yanımda kal….” Şeklindeki tepkileri çocukların aklında çeşitli sorular bırakabilir. Örneğin çocuk; “annem/ babam da bu korkuyu önemsiyor, demek ki gerçekten kötü bir şeyler var” şeklinde düşünebilecektir. Eğer gece yatarken çocuğumuz karanlıktan korkuyorsa hafif bir ışık açık bırakılıp odasında yatması sağlanmalıdır. Eğer korku objesi bir hayvan ise; anne babalar bu korkuyla başa çıkmayı çocuklarına aldıkları oyuncaklarla sağlayabilirler. Aynı zamanda çevrede karşılaşılan hayvanlara karşı anne babaların çekingenliği de çocuklar tarafından dikkatlice gözlenecek ve öğrenilecektir ki bu durum korkuların, doğal korkudan öğrenilmiş tepkilere dönüşmesidir.

İlkokul çağlarına gelindiğinde, çocuk gelişimsel olarak farklı korkularla yüzleşebilmektedir. Bu korkular ebeveynlerin ölümü, okulda aşağılanma gibi daha çok soyut kavramlara yöneliktir. Bu dönem korkularıyla başa çıkmada çocuğun geçmiş yaşantısı ve ebeveynlerinin tutumları önem kazanmaktadır. İlkokul çağları çocuğun soyut düşünce yeteneğinin geliştiği, sosyalleşme ve bireyselleşmenin önem kazandığı dönemdir. Bu dönemde çocuk artık kişiliği ve kimliğini çevreye kanıtlama, ebeveynden uzaklaşma eğilimindedir. Ebeveynlerinin daha önceki dönemlerde verdiği sorumluluk alma becerileri, çocuğun bireyselleşmesini destekleyecek, hızlandıracaktır. Elbette ki bu yeni dönemde oluşan sosyal yaşam ilişkin korkular doğaldır.

Ergenlik çağında ise sosyal uyum, beğenilme ve başarı (performans ve kabul görme) gibi soyut alanlarda kaygı görülür.

Korku Ne Zaman Kaygı Bozukluğuna dönüşür?

Eğer kişi sürekli olarak kaygı, korku ve fobi gibi yoğun kaygı belirtileri gösteriyorsa, bu belirtiler şiddetliyse ve günlük hayatını etkiliyorsa; kaygı bozukluğu kontrolü ele geçirmiş demektir.

Kaygı bozukluğu, tehlikeli veya korkutucu durumlarla karşılaştığımızda kendimizi korumak için verdiğimiz bilişsel, fizyolojik ve davranışsal tepkiler bütünüdür. Bilişsel olarak zihnimizde durumun risk değerlendirmesi gerçekleşir, fizyolojik olarak bedenimiz aksiyona geçmeye hazırlanır ve davranışsal olarak karşımızdaki tehditten uzaklaşır veya onunla yüzleşiriz. Fiziksel tehditlere karşı kendimizi güvende tutmak için gösterdiğimiz kaygı tepkisi tamamen normal ve gereklidir. Ancak kaygı, gerçekte karşılaşılan fiziksel tehditlere değil de zihinde canlandırılan ve gerçekleşmesi olası tehditlere yönelik olarak ortaya çıktığında bir sorun haline dönüşebilir.

Kaygı bozukluğu yaşayan çocuk ve ergenlerin en önemli ortak özelliği, kaygı ve korkularının kaynağı olan durumdan sıklıkla kaçınmalarıdır. Kaçınma, o an için kendilerini endişeli ve gergin hissetmekten korurken uzun vadede o durumla baş etme becerisini kazanmalarını engellemektedir. Ayrıca genellikle olumsuz olaylar yaşayacaklarına inanmaktadırlar, bu nedenle hayatlarının gidişatıyla ilgili olumlu ipuçları dikkatlerinden kaçmaktadır. Buna karşın sürekli olarak tehdit ve tehlike içeren ipuçları aramaktadırlar ve bunların gerçekçiliğine dair oldukça taraflı bir algıya sahiptirler.

Çocuklarda Görülen Kaygı Bozuklukları

Çocuk ve ergenlerde görülen anksiyete bozuklukları, kaygı ve korkuların kaynağına göre 5 farklı gruba ayrılmaktadır:

1. Yaygın Kaygı Bozukluğu: Geçmişte yaşadıkları veya gelecekte yaşayabileceklerini düşündükleri birçok farklı olay ve durum ile ilgili sürekli olarak kontrol edemedikleri düzeyde yoğun kaygı hissederler.

2. Ayrılık Kaygısı Bozukluğu: Evden veya ebeveynlerinden ayrılma durumlarında aşırı kaygı geliştirirler, bu ayrılık süresince kendilerine veya ebeveynlerine zarar gelme olasılığından dolayı korku duyarlar.

3. Fobik Kaygı Bozukluğu (Özgül Fobiler): Belli bir nesneye, canlıya, olaya veya duruma karşı spesifik, kalıcı ve şiddetli bir korku geliştirirler. Bunlarla ilgili gerçekçi olmayan bir tehlike ya da kişisel bir zarar görme algısına sahiptirler.  Özgül fobiler sıklıkla hayvanlar, doktor muayenesi, aşı olma, asansöre veya uçağa binme gibi alanlarda görülmektedir.

4. Sosyal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi): Sosyal ortamlarda olumsuz izlenim bırakacaklarına ve diğer insanlar tarafından yargılanacaklarına dair yoğun kaygı ve dolayısıyla sosyal ortamlara karşı korku geliştirirler.

5. Panik Bozukluk: Kalp atışında hızlanma, nefes almada zorluk, baş dönmesi, bulantı, terleme veya üşüme gibi güçlü fizyolojik semptomların eşlik ettiği kısa süreli, ani ve yoğun bir korku tepkisi olan panik ataklar yaşarlar.

Çocukların ortaya çıkardığı aşırı korku ve kaygıların kendiliğinden geçmesi beklenmemelidir. Sorun ciddi bir şekilde değerlendirilip, tedavi edilmezse kalıcı hale gelebilir. Kaygı bozukluğu ile birlikte görülen çekingenlik, dikkat dağınıklığı, depresyon, özgüven düşüklüğü, takıntılı saplantılı davranış vb. geliştirme oranı oldukça büyüktür. Tüm bu sebeplerle erken tanı ve müdahale ruh sağlığı ve psikolojik gelişim için çok değerlidir.

Eğer çocuğunuzun kaygı bozukluğu yaşadığını düşünüyorsanız geç kalmadan bir klinik psikologa danışmanız gerekir.

Ayşegül Sabuncu

Uzman Klinik Psikolog – Çocuk – Ergen - Aile ve Evlilik Terapisti

1992 – 1995 yılları arası Uludağ Üniversitesi Psikiyatri A.B.D. da Klinik Psikoloji uzmanlık eğitimini aldı.

Psikoloji

Bireysel (Yetişkin) Psikoterapi

Çocuk ve Ergen Psikoterapi

Aile Psikoterapisi

Evlilik Psikoterapisi

Psikometrik Ölçme

© 2022 Ayşegül Sabuncu. All Rights Reserved. Designed By GreenWhiteSEO

Search